Peygamber Efendimizin Dilinden Dualar
قالَ أَبُو هُرَيْرَةَ: إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ ﷺ كَانَ يَدْعُو يَقُولُ
“اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الشَّقَاقِ وَالنِّفَاقِ وَسُوءِ الأَخْلَاقِ.”
Ebû Hüreyre, Allah Resûlü’nün ﷺ şöyle dua ettiğini söylemektedir:
“Allah’ım! Bozgunculuktan, münafıklıktan ve kötü ahlâktan sana sığınırım.”
(Ebû Dâvûd, vitr, 32; N5473 Nesâî, İstiâze, 21)
عن عائشةَ قالت: فَقَدْتُ رسولَ اللهِ ﷺ لَيْلَةً مِنَ الفِرَاشِ، فالتمستُه، فوقعتْ يدي على بَطْنِ قدَمَيْهِ، وهو في المسجدِ، وهما منصوبتانِ، وهو يقولُ: “ا
للَّهُمَّ أَعُوذُ برضاكَ من سَخَطِكَ، وبِمُعافاتِكَ من عُقوبَتِكَ، وأَعُوذُ بكَ مِنْكَ، لا أُحْصي ثناءً عليكَ، أنتَ كما أثنيتَ على نَفْسِكَ.”
Hazreti Âişe anlatıyor:
“Bir gece Allah Resûlü’nü ﷺ yatakta bulamadım, onu el yordamıyla aramaya başladım. O sırada elim ayaklarının tabanlarına değdi. Ayaklarını dikmiş vaziyette secde hâlindeydi ve ‘Allah’ım! Gazabından rızana, cezandan affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Sana tüm övgüleri saysam yine de bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin.’ diye dua ediyordu.”
(Müslim, Salât, 222)
عن أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ ﷺ كَانَ يَقُولُ: “اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الفَقْرِ، والقِلَّةِ، والذِّلَّةِ، وأَعُوذُ بِكَ مِنْ أَنْ أَظْلِمَ أَوْ أُظْلَمَ.”
Hazreti Peygamber ﷺ şöyle dua ediyordu:
“Allah’ım! Fakirlikten, yokluktan ve zilletten sana sığınırım. Haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan da sana sığınırım.”
(Ebû Dâvûd, vitr, 32)
عن ابن عَبَّاسٍ، قالَ: كَانَ النَّبِيُّ ﷺ يَعُوذُ الحَسَنَ وَالحُسَيْنَ، يَقُولُ: “إِنَّ أَبَاكُمَا كَانَ يُعَوِّذُ بِهَا إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ، أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللَّهِ التَّامَّةِ، مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ وَهَامَّةٍ، وَمِنْ كُلِّ عَيْنٍ لَامَّةٍ.”
Hazreti Peygamber ﷺ Hasan ile Hüseyin için dua ederek şu sözlerle (onların başına gelebilecek kötülüklerden) Allah’a sığınırdı:
“Her tür şeytandan, haşereden, kem nazardan Allah’ın tam kelimelerine (sonsuz iradesine ve hükmüne) sığınırım.” Sonra da “Atanız İbrâhim de bu duayı oğulları İsmâil ile İshak için yapardı.” derdi.
عن عبدِ اللَّهِ بنِ شَكَلٍ، عن أَبِيهِ مُثَنًّى، قالَ: أَتَيْتُ النَّبِيَّ ﷺ فَقُلْتُ: يا رَسُولَ اللَّهِ، عَلِّمْنِي تَعَوَّذًا أَعُوذُ بهِ. قالَ: فأخَذَ كِتْفِي فَقالَ: “قُلْ اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ سَمْعِي، وَمِنْ شَرِّ بَصَرِي، وَمِنْ شَرِّ لِسَانِي، وَمِنْ شَرِّ قَلْبِي، وَمِنْ شَرِّ مَنِيِّي.”
Şüteyr b. Şekel’in naklettiğine göre
babası Şekel b. Humeyd şunları anlatmıştı:
“Hazreti Peygamber’e ﷺ giderek, ‘Ey Allah’ın Resûlü, bana kendisiyle Allah’a sığınacağım bir dua öğret.’ dedim. Hazreti Peygamber omzumdan tuttu ve şöyle buyurdu: ‘De ki, Allah’ım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve şehvetimin şerrinden sana sığınırım.’”
(Tirmizî, Deavât, 74)
Zeyd b. Erkam şöyle demiştir:
Ben size sadece Resûlullah’ın bize öğrettiğini öğretiyorum. O şöyle derdi: “Allah’ım! Âcizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, ihtiyarlıktan, kabir azabından sana sığınırım. Allah’ım! Nefsime takvasını nasip et ve onu arındır; onu en iyi arındıracak olan sensin. Onun dostu ve velisi sensin. Allah’ım! Huşû duymayan kalpten, doymayan nefisten, fayda vermeyen ilimden ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım.”
(Nesâî, İstiâze, 13; Müslim, Zikir, 73)